Evet ve hayır.
Doğru, bilim adamları bazen Güneş Sistemi'nin 'heliopause'undaki sıcaklık artışını bir duvar olarak tanımlarlar. Bu, 'güneş rüzgarının' -Güneş tarafından yayılan çoğunlukla protonlar, elektronlar ve alfa parçacıklarının sabit akışı- uzak yıldızlardan gelen parçacıkların 'rüzgârını' geri itecek kadar güçlü olmadığı uzay bölgesidir. Burada, sıcak, zayıf güneş rüzgarı plazması (iyonize gaz) yerini daha soğuk, daha yoğun 'yıldızlararası ortama' (ISM) bırakır.
Heliopause, Güneş Sistemi ile yıldızlararası uzay arasındaki sınırı işaret eder, bu, Güneş'in manyetik alanının ve parçacık emisyonlarının hakim olduğu uzay balonu olan 'heliosfer'in kenarıdır.
Bu önemli sınır ne kadar büyük? Bir astronomik birimin, AU'nun Dünya ile Güneş arasındaki ortalama mesafe olarak tanımlandığını düşünün. Heliosfer, yıldızlararası rüzgara bakan yönde Güneş'ten yaklaşık 120 AU uzaklıkta yer alır ve ters yönde en az 350 AU'ya kadar uzanır.
Enerjik 'kozmik ışınların' yüzde 70'ini saptıran Güneş'in heliosferi, Dünya'yı (ve dolayısıyla insanları) zararlı yıldızlararası radyasyondan korumak için çok önemlidir.
1977'de fırlatılan ve başlangıçta Jüpiter ve Satürn'e bağlı olan NASA'nın Voyager 1 ve Voyager 2 uzay araçları, sırasıyla 25 Ağustos 2012 ve 5 Kasım 2018'de Güneş'in heliopozunu geçmiş görünüyor. Voyager 2'deki aletler, heliopause'daki plazmanın yavaşladıkça daha yoğun hale geldiğini ve yerel manyetik alanın arttığını keşfetti.
Heliopause'un hemen ötesinde, ISM'nin sıcaklığı şaşırtıcı bir şekilde 29.700–50.000°C'dir. Bu bölge biraz sansasyonel olarak 'ateş duvarı' olarak adlandırıldı. Bu yanıltıcıdır çünkü inanılmaz derecede sıcak olmasına rağmen buradaki plazma son derece dağınıktır; yani Voyager sondaları (veya bu konudaki herhangi bir şey) heliopozdan tamamen zarar görmeden kolayca geçebilir.
Kaynak: https://www.sciencefocus.com/space/does-our-solar-system-have-a-wall/
Comments