top of page

“HAKİKAT” – Ölümün Arifesinde

Sokrates artık gidip yıkanma zamanının geldiğini düşündü.

Zehri içmeden önce yıkanmak iyi gelir diye geçirdi içinden. Zira bir ölüyü yıkama işi kadınlara bırakılmamalıydı. Kriton müdahale etti: “Peki Sokrates; benden, buradakilerden, çocukların veya başka diğer şeyler üzerine ne istersin? Dilediğin ne varsa lütfen söyle. Seni öyle severiz ki, istediğin her ne olursa olsun canla başla yaparız.” Sokrates her zaman ne istediyse son dileğinde de bunu dillendirdi. Kendilerine iyi bakmalarından başka bir şey değildi elbette bu. Böylece hem Sokrates için hem de onunla ilgili her şey için gerektiğinde yapılacak olanı seve seve yapabilirlerdi… Bu sözlerden sonra Sokrates, nasıl gömülmek istendiğine dair sorulara net cevaplar vermekten kaçındı ve yıkanmak için başka bir odaya gitti.

Dostları ve öğrencileri kendi aralarında konuşarak bekledi. Konuşmanın özü, başa gelen felaketin büyüklüğü yani bir baba kaybederek ömürleri boyunca yetim kalacaklarıydı. Sokrates yıkandıktan sonra çocukları yanına geldi. Peşinden kadınlar da içeride hazır bulundu. Çocukları ve kadınlar onunla vedalaştıktan sonra son öğütleri ve istekleri dinleyip odadan ayrıldılar. Sokrates Kriton ve diğer dostlarının yanına geldi. Bulundukları odada hatırı sayılır bir miktar kalmıştı kendisi. Gelir gelmez oturdu ve zehri içirmekle memur kılınan görevli Sokrates’in yanına gelerek: “Sokrates, dedi, sen başkaları gibi değilsin; onlara hâkimlerin adına zehri içmelerini söylediğim zaman kızıyorlar bana, küfrediyorlar. Sen buraya gelmiş insanların en değerlisi, en anlayışlısı, en iyisisin. Bugün, bu halde bile bana hiç kızmadığını görüyorum. Ölümüne kimlerin sebep olduğunu, kimlere kızman gerektiğini biliyorsun da ondan… haydi uğurlar olsun. Mademki kurtuluş yok, o halde rahat ölmeye çalış.” Sözlerini noktalayan adam gözyaşları eşliğinde başını çevirdi, ağladı. Bunun üzerine Sokrates “Ne iyi adam, dedi, buraya geldiğimden beri sürekli ziyaret etti beni, bazen sohbet ettik, az bulunur böylesi.” Adam mekandan ayrıldıktan sonra Sokrates adamın dediklerini yapalım diyerek odada bulunanlardan zehri getirmelerini istedi.


Dostları henüz güneşin batmadığını, birçoklarının zehir geldikten uzun süre sonra içtiğini, öncesinde güzel yemekler yemesini, şaraplar içmesini hatırlattılar. Henüz vakit varken acele etmemesi gerektiğini söyleyerek hocalarıyla, dostlarıyla belki birkaç saat daha bir arada bulunmak istediler. Erdemli tavrından hayatının hiçbir aşamasında ödün vermeyen Sokrates’in dudaklarından yine takdire şayan şu sözler söküldü: “Onlar böyle yapmakla kendilerince haklılar çünkü bir şey kazandıklarını sanıyorlar. Bense yapmamakta haklıyım, çünkü bir şey kazanacağımı sanmıyorum. Zehri biraz daha geciktirirsem gülünç olurum; hayata boşuna yapışıyorum, tükenmek üzere olan bir şeyi tutmaya çalışıyorum diye. Haydi dediğimi yapın ve karşı koymayın bana.” Sokrates, zehri içtikten sonra bacaklarında bir ağırlık duyacağını biliyordu. Ağırlığı hissettiğinde uzanması tembihlenmişti kendisine. Kılı bile kıpırdamadan zehri içen Sokrates odanın içinde bir müddet dolaştı, bacaklarındaki ağırlık vuku bulunca uzandı ve ötelere gidişinin daha kolay olması için etrafındakilerden Tanrı’ya dua etmelerini istedi. O dakikaya kadar herkes ağlamamak için kendisini tutmuş olsa da zehrin etkisini göstermesiyle birlikte gözyaşları sel oldu. Sokrates ölümüne ramak kala dostlarını ve öğrencilerini dayanıklı olmaları gerektiği gerçeğiyle kendilerine getirmeye çalıştı. Yanındaki bir adam Sokrates uzandıktan sonra bacaklarını sıkarak hissedip hissetmediğini sordu ve hissetmiyorum yanıtını aldı üstattan.


Etraftakilere Sokrates’in vücudunun soğuyup katılaşmaya başladığını söyledikten sonra soğumanın göğsüne geldiğini hissettiğinde hayata gözlerini yumacağını belirtti. Sokrates ölüm anında Asklepios’a bir horoz borcu olduğunu hatırlayınca dostlarından bunu ödemelerini rica etti ve son nefesini verdi. Ardından başı ve gözleri dondu. Kriton ağzını ve gözlerini kapadı.


Platon’un Devlet adlı kitabında yukarıdaki metne binaen insanların en iyisi, en bilgesi ve en doğrusunun ölümü notu düşülmüştür. Sokrates yaşamı kadar ölümüyle de ses getirmiş bir Antik Yunan düşünürüdür. İnsanlar Sokrat’ı okuduktan sonra şunları düşünme eğilimindedir. Kaçımız savunmuş olduğumuz fikirleri özgür bir biçimde ifade edebiliyoruz? Hakikat bildiğimiz şeyleri, süreçler ve koşullar ne şekilde cereyan ederse etsin savunuyor muyuz? Uğrunda yaşanacak, uğrunda ölünecek bir hakikat aşkına nasıl sahip olacağız? Özellikle son sorumuzun cevabıyla hakikat arama, bilgiyi ve bilgeliği sevme, doğrunun peşinden koşma kavramlarını elde ederiz ki bu felsefenin terim anlamıdır aynı zamanda.


Dolasıyla anlamalıyız ki Sokrates’in günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce kendi hakikat anlayışı ile doğru bilgiyi aradığında felsefe yapmaktan başka uğraşıya sahip değildi. Nedir bu felsefe demeden hemen önce felsefeyle hemhal olmuş kişilerin bu gibi yaşantılarına göz atmak gerekir. Sokrates’in kıssasından yola çıkılarak söylenebilecek çok şey olsa da en basit tabirle düşünür, savunduğu fikirlerden dolayı çıkarlarını kaybedeceğini düşünen insanlara gerekirse fikirlerinden dolayı ölerek itibarlarını müdafaa etmelerini öğretmiştir. Felsefe, insanın doğumundan ölümüne dek bilgeliğin, hakikatin peşinden koşması demektir. Kimi zaman Aristo misali saray sütunları arasında, kimi zaman Platon’un alegorisi misali bir mağara duvarına yansıyan gölgeler üzerinden, kimi zaman Sokrat gibi ölümün pençesinde doğrunun yanından ayrılmamaktır.


Not: Ali Emre Şarlı’nın “Felsefenin Temel Problemleri” isimli kitabından yararlanılmıştır.


bottom of page